Fotoğrafım
Türkiye
"Sen alemde benim ünümü duymadın mı hiç? Ben hiç kimse değilim, ben hiçim hiç." Celaleddin Rumi

13 Nisan 2010 Salı

ben ki her nisan bir yaş daha genç, her bahar biraz daha aşığım ♥

bahar ayları çok kafa zamanlar..
özellikle ilkyaz baharından bahsediyorum ki sonbaharın da geçiş ayları sıfatını taşımasından mütevellit teknik olarak pek aşağı kalır yanı yok zaten..
mesela kışın da yazın da belli, sağlam bir duruşu var. fazla laubalilikten hoşlanmaz, ciddiyetlerini bozmaz, çizgilerini aşmazlar.. soğuksa soğuk, sıcaksa sıcaktır.. polemiğe girmezler.
ya bahar?
deri montluyla askılı t-shirtlüyü aynı ortamda yanyana getirir, "botumu mu giysem babetimi mi?" sorunsalını narin genç kızlarımızın dimağında yer ettirebilir. Nitekim, daha dün diz hizasında botunla ortalarda karizmatik duruşlar sergiliyorken, bugün açık renk babetinle kelebekler gibi uçuşabilirsin.
ilkyazda bu geçiş daha istikrarlı, biraz daha birlik içerisinde olur aslında.. insanların ısıya dayanıklılığı çok fazla çeşitlilik göstermedikçe, hava değişimleri hep beraber gözlemlendiğinden t-shirte geçiş aşaması birbirine daha yakın zamanlarda olur.
yazdan sonbahara geçişse tam bir curcuna.. yazın bittiğini kabul etmeyenlerle diğer taraftan en son kış modasına uyumlu yeni alınan çizmesini hemen denemek isteyenler gizli bi çekişmede bulurlar kendilerini.. sonuçta az önce bahsettiğim babet-bot kardeşliği komik bi durumdur aslen ve herkes kendi mevcudiyetini meşrulaştırmaya çalışır. "ay canım sen pişmiyor musun o botların içinde :( " leri sert bi kroşeyle "yok artık, kış geldi hayatım farkedemedin mi sen hala ahaha" lar karşılar. havaların gitgide daha da soğumasıyla da elbette çizmeciler en birinci olur.
insanların saçmalamalarının yanında bir de baharın kendi espri kapasitesi dahilinde yaptığı abukluklar var ki bazen kendimi sahiden salak gibi hissettirir. hani hava güzel dersin, fırtına çıkar; rüzgar vardır, kalın giyinirsin, yaz güneşi açar ya.. gerçi bu yılların bilinmişidir en nihayetinde, mart kapıdan baktırıp kazma kürek bile yaktırır ama oldukça kısa zaman aralıkları içerisinde büyük değişimler tüm bu bilinenlere rağmen şapşala çevirir beni.. şaka değil, gerçekten kendimi haksızlığa uğramış, kandırılmış hissederim :)
ve sonuç olarak; ben iku, 13 Nisan 2010 tarihinde uzun çelişkili düşünceler sonucunda kendi adıma yılın ilk babet türü ayakkabısını giymiş bulunmaktayım. şu ana dek gözlemlerim bir sorun olmadığı yönünde, ve bahar, nisan yağmurları arşivinden bugün için de bir şarkı çalmadığı sürece öyle de devam edecek gibi görünüyor. bu geceyi okulda geçirme zorunluluğumdan mütevellit kıyafet değişimi yapamayacağımı düşününce yarının bilinmezliği sebebiyle endişe katsayım biraz artsa da altından kalkabilirim sanıyorum. ve aslen kış çocuğu olmama rağmen, en çok baharı seviyorum..
saygılarımla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder