Fotoğrafım
Türkiye
"Sen alemde benim ünümü duymadın mı hiç? Ben hiç kimse değilim, ben hiçim hiç." Celaleddin Rumi

27 Ağustos 2010 Cuma

ninni

uykuyla ilgili konuşmak için girdim buraya ama gözlerimden uyku aktığı için yazamıyorum!

çok bi can arkadaşımdan çaldığım şekliyle; "gözkapaklarımın üstünde kediler var; tombul tombul kediler..."

evet sabah 9.30a doğru düşüne taşına uykuya daldım ama evden çıkmam gerektiği için uykumu tam alamadan uyanmak zorunda kaldım. gün içerisinde de ciddi anlamda yorulup eve gelince de duşumu alınca, sabah kavuşamadığım huzur şimdi kollarına açmış "gel gel" yapıyor bana...

ah vuslat vakti, ben gidiyorum... eksik konuşmamızı da sonra yaparız artık.
gutnayt.



26 Ağustos 2010 Perşembe

uykusuz her gece

şu an saat 8.50 ve ben "sabahlama" mantığını bile aştığım halde, yavaştan öğlene doğru yollandığım halde hala uyuyamıyorum, neden?? nedenn, nedeağn?!

iku, saklama benden bebeğim bi derdin mi var?

24 Ağustos 2010 Salı

yalağn söylüyorsuun

nette geçirdiğim vakti hatrı sayılır miktarda azaltmaya karar verdim.

bunu blogdan açıklıyor olmam ironik gibi görünse de aslında öyle değil. sonuçta bu blog dediğimiz olgu bir nevi günlük, bir kendini ifade etme aracı dimi? .....DİMİ!?

konuya dönersek yaz döneminde olmamız vesilesiyle, hele hele yaz okullu kategorisinde olup televizyonsuz, insansız öğrenci evinde kalan bir beşer olmam sebebiyle pc'yle münasebetimi bir miktar abarttım. uykudan gözümü açtığım gibi elime laptopu alıyorum, ama tekrar gece olduğunda kapatıp kenara koymayı beceremiyorum. 'baba evi'nde bu kadar değilim elbette, gelen giden var, en kötüsü evde konuşabileceğim insanlar var, dikkatimi dağıtacak daha fazla şey mevcut. burda kendimle başbaşa kaldıkça "my pc ♥ me" durumu büyüyüp daha derin duygusal ilişkilere varıyor. "kitap oku kitap" diyorsanız, lütfen demeyin, o da ayrı bir kanayan yaramdır. şu an için sadece yolculuk saatlerimi kitaba ayırmış durumdayım. okul-ev arası yaklaşık 3 saat olduğundan o da hiç azımsanacak bir zaman dilimi olmasa da yolculuk günleri arasında minimum 4 gün olması sıkıntı bir durum. ama merak etmeyin, aşmaya çalışıyorum, hele ki şahane ü harika kararımdan sonra.

internetteki hesaplarımın artması da bu addiction a ayrı bi sebepti aslında. facebooka uzun süre kaydolmayı reddeden biri olarak o dönemler nette ne yapardım inanın çok merak ediyorum. haber falan mı okuyordum acaba??
fakat bu takıntının sadece benden kaynaklı olmadığını da biliyorum.
babam bile artık yarı zamanlı bir facebook bağımlısıysa, ben yan odadaki kardeşime "bana su getirir misin" diye msnden rica ediyorsam, tv'de bile reklamlar internet odaklıysa, arkadaşlarımla en komik geyiklerimiz paylaşılan videolar etrafında dönüyorsa, facebook ilişki durumu yüzünden kavgalar çıkıp, ölen birinin profil sayfasına "çok üzüldüm cnm:(" yazılabiliyorsa, mektubu geçtim telefon bile neredeyse kullanılmaz olup mail adresleri cansa canansa, ortalıkta beni de aşan bir durumun olduğu muhakkaktır sanıyorum.
bir saatten sonra dahil olmamak elde değil, ama en azından dengeleyebilmek lazım. amacım bu. fakat üzülerek belirtmem lazım ki bir hafta öncesi aldığım bu kararın uygulama aşaması düşündüğüm kadar başarılı değil.
gözüm laptopta titriyorum "facebooka girmem lazıığğmm" diye.. eheh =)

aman ne demişler, başlamak bitirmenin yarısı.
önemli olan niyet.
ve savımı destekleyebilecek her söz.